21 Aralık 2010 Salı

EĞİTİM, İSTİHDAM, SEN, BEN...


Geçen hafta, ecnebi basında yüksek eğitimin ve üniversite mezunlarının geleceğinin tehlikede olduğuna dair yazılar okudum arka arkaya. Avrupa'da böyle, Amerika'da böyle, bizde belki ezelden beri böyle. Ama 2008 krizinden sonra her şey daha bir endişe verici hal aldı. Hem yüksek öğrenim hem istihdam piyasası çok bilinçli tercihleri, doğru hesaplanmış alternatif (fırsat/vazgeçme) maliyetleri, yerinde kararları talep ediyor. Bu konunun uzmanı değilim ama düşündüklerim, hem de uzun uzun düşündüklerim var. Daha önce bir yazı yazmıştım, şimdi bir tane daha yazıyorum.

UNESCO'ya göre önümüzdeki 30 yıl içerisinde tarih boyunca mezun olmuş olanların toplamından daha fazla sayıda insan üniversitelerden mezun olacak. Bu durumda lisans diplomalarının bir anlamı kalmamış olacak ki zaten günümüzde çoğu çok anlamlı kağıt parçaları sayılmıyor. Türkiye'de 150'yi aşkın üniversitenin dörtte üçü mezuniyet sonrası istihdam piyasasında kabul görecek belge dağıtmıyor aslında. İyi üniversiteler de her yıl o kadar çok mezun veriyor ki hepsinin mezun olduğu yıl iş bulması mümkün değil. Sonuçta üniversite mezunu öğrenciler, işe alınabilirliklerini arttırmak için yüksek lisans ve doktora yapmaya yöneliyor.

1998-2006 yılları arasında OECD ülkelerinde doktora yapanların sayısı %40 artmış. Japonya'da bu rakam, genç nüfusun hızla azalmasına rağmen %46. Ancak doktora programları ayrı bir tuzak. Özel sektörün istediği uzmanlığı hiç bir şekide kazandırmıyor. Akademik olma hayalleri kuranların önünde kadro, fon, kalite ve ayrımcılık engelleri duvar. Amerika'da örneğin akademik kadrolar her yıl %5 artsa -ki artmıyor, doktora derecesi alanların sadece %20'si istihdam edilebiliyor. Belçika'da doktora derecesi alanların %45'i mezun olduktan beş yıl sonra hala yarı zamanlı, geçici üniversite işlerinde çalışıyor. Bizde rakamlar mevcut olmadığı için durumun ciddiyetini henüz ölçemiyor, sadece hissediyoruz. Geçen aylarda Türkiye İstatistik Kurumu, yüksek lisans ve doktora yapanlar arasında yanıtlamamanın 3000 lira ceza ile sonuçlanabileceği bir anket yaptı. Sonucu merakla bekliyorum.

Bir blog yazısı bundan uzun olmaz deyip şimdilik lafın ortasında bırakıyorum. Bu konuya yeni istihdam stratejileri ve doktora yapma nedenleri/yapmama gereği ile geri döneceğim.

3 yorum:

  1. bu verilere göre nasıl konum alınmalı, hele benim durumum düşünüldüğünde...

    YanıtlaSil
  2. Çok moral bozucu. Özellikle şu an öğrenim görenler için. Üniversiteye hazırlananlar için.

    YanıtlaSil
  3. @aprile çok iyi düşünüp, okuyup, strateji geliştirmek gerekiyor. Kendi kendine olmayacak bu iş. Kişi içinde bulunduğu paradigmayı değiştirmeli. Yani sahip olduğu özelliklerle dışarıdaki koşulların değişmesini beklememeli. Bekleyebilir ve dünyanın en iyi işine sahip olur. Ancak istisna olur, kural olmaz. En mantıklısı vakit ne kadar geç gibi gözükse de özellikleri değiştirmek (Ama sen zaten okuyorsun bu konularda)

    @yazar gerçekten çok moral bozucu ve maalesef gerçek. Birilerinin çıkıp bunları konuşması gerekiyor. Şimdi yeni yasa geçerse üniversitelerden atılmak da kalkacak, sonsuza kadar okuyup sonunda hasbel kader bir taşra üniversitesinden diploma alabilecek çocuklar. Durum istatistiklere ünv. mezunu diye yansıyacak. Bu arada istihdam piyasasi değiştikçe değişiyor. Gençler için ayrı, 45-50 arası için ayrı sorunlar var. Bu konularda yazmaya devam edeceğim. İşinden memnun olmayan, iş arayan, genç veya orta yaş işsizliğine takılan, part-time tuzağına takılan herkes birbirine yardım etmeli.

    YanıtlaSil