30 Ağustos 2010 Pazartesi

SİYASİ DÜŞÜNCE DERSLERİ


image: illuminati-news.com

Demokrasi teorilerinin hepsi çok önemli ön kabuller üzerine kurulur. Bu ön kabullerden bir tanesi, bireyin oyunu sorumluluk içinde, yaşadığı hayatın kaliteli sürüdürülebilirliğinde olumlu yapısal bir değişiklik olması yönünde kullanacağıdır. Bireyin, oyunu bu sorumluluk içinde kullanmadığı, tutsaklığını veya fakirliğini sonsuz kılma yönünde oy kullandığı rejimlere fenakrasi, hem de çok fenakrasi denir.

27 Ağustos 2010 Cuma

DOĞUM GÜNÜ ŞARKISI

Budur yeni yaşımda kendime verdiğim söz: Seneye eve gideceğim. Seneye olmasa da en geç bir-iki sene sonra "ev"deyim... Söz olsun.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

KÜÇÜK BİR ARA


Biraz zor geldi bana bu sefer yazın Ankara'daki bölümü... Çok çok sıcaktı, günlerdir devam eden baş dönmesi bu gece geçti galiba. Kendime geleyim diye hayatım boyunca tükettiğim tuza yakın tuzu şu birkaç günde yaladım yuttum sanırım ama bana mısın demedi. Anladım ki gece uykusunun yerini bir şey tutmuyormuş; sıcaklardan doğru düzgün uyuyamadım ki, uyuyunca da kabus görüyorum. Yaz okulu boyunca kendimi dersane hocası gibi hissettim, "başka türlü çalışmayacak, geçmeyecek çocuklara bir faydam dokundu hiç olmazsa" diye kendimi avutsam da kapasite altında çalışıyor olmak boynumda değirmen taşı oldu. Memleket yangın yeri, çok çok kayıba çok çok gözyaşı döktük hep beraber. Utanmaz adamların aymaz referandum yutturmacalarına maruz kaldık...Bu karmaşa içinde elimdeki makaleyi daha bitiremedim. Çok başım döndü ne yapayım... Ceza olarak da tatile giderken yanıma alıyorum işte...




Evet, ben iki güne tatile çıkıyorum. Yemeniler, cam boncuklar, yeşil çay eau de cologne, markafoni'nden aldığım İpanema sandal...Her şey tamam. Gisele Bündchen sandalı giyince Gisele Bündchen olunmuyormuş tabii bu arada ama ne gam... Gidiyorum ben bir süre. Ay sonunda doğum günüm var, o zaman ortaya çıkarım. Hepinize çok teşekkürler ve tüm iyi dilekler...

Akça

8 Ağustos 2010 Pazar

"KIZ-ERKEK AYRI OKUSUN" ÜZERİNE


Bir yığın işim gücüm var hanfendi ama size cevap vermek zorundayım: Yurtdışında kız-erkek ayrı eğitim veren okullar var; doğru. Avrupa'da, ABD'de, özellikle ABD'de sadece kız öğrencilerin gittiği çok prestijli üniversiteler var. "Yedi Kızkardeş" denen liberal kolejlerden bahsediyorum. Bu konuda biraz bilgi sahibiyim, çünkü ailede bu okullardan birinde çalışan bir profesör var. Profesör erkek.

Kızları ve erkekleri dini amaçlı ayıranlar haricinde bilinçli olarak sadece kız eğitimine odaklanan okullar var yurtdışında. Ama hiç biri kızla erkeği birbirinden ayrı tutmak, bir cinsin diğer cinsten kaçınmasını sağlamak, iki cinsi ayrı mekanlara kapatmak, kızlara büyüyen göğüslerinden utanmasını, bacaklarını bitiştirerek oturmasını öğretmek amacını gütmüyor. Onlara "kadının en asli görevi anneliktir," "evliliklerde kadın alttan alır," "kocan ne zaman isterse onu yatakta memnun etmek zorundasın, evliliklerde tecavüz olmaz" saçmalıklarını rahat rahat anlatabilmek için kız okulu kurulmuyor.



Dini amaçlı olmayan kız okulları, kadınların erkek egemen dünyada geri kaldıkları ve bu geri kalmayı kendi çabaları ile gideremeyeceği varsayımından hareket ediyor. Onları, her yönden güçlendirerek (empowerment), dezavantajlarını gidermek ve erkek egemen dünyadaki engelleri aşarak erkeklere eşit bireyler olmaları için özel olarak, oya gibi işleyerek eğitiyor. Erkek profesörler de eğitim veriyor. Diplomalarını aldıktan sonra bu zehir gibi kızları, hak ettikleri yere bileklerinin gücü ile geleceklerini bilerek, tekrar erkeklerin arasına salıyorlar.

ABD'deki istatistiklere göre tüm kadın üniversite mezunlarından sadece %4'ü "Yedi Kızkardeş" mezunu. Ama aldıkları eğitim öyle bir işe yarıyor ki; bugün Amerikan Kongresi'ndeki kadınların %50'si kız okullarından geliyor. Yani soyadları Türköne, Dağı veya Albayrak olduğu için değil dezavantajlarını giderecek eğitim aldıkları için meclise geçip oturuyorlar.

Var mısınız böyle kızlar yetiştirmeye? Ama sizin bahsettiğiniz kız-erkek ayrı eğitimin böyle bir amaç gütmediği ortada. Gütseydi zaten "kadın erkek eşit değildir" diyen bir adamın kabinesinde oturuyor olmaktan büyük hicap duyardınız bugün.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Tek Bir İyi Düşüncem Yok!

Çok sıcak hava... Kafamda tek bir iyi düşünce yok. Referandum tartışmalarına dayanamıyorum; bir siyasi düşünce tarihçisi olarak siyaset bilimcilerin kavramların içini nasıl boşalttıklarını gördükçe, söylemeleri gereken sözleri söylemek için siyaset felsefesini nasıl çarptırdıklarını okudukça çıldıracak gibi oluyorum... Meydanlarda "demokrasi için evet" diyen adamı "ueeeyyyy" diye alkışlayan kalabalığın aynı adamı, iki dakika sonra "ben kimseye hesap vermeeemmm" dediğinde de aynı iştahla "ueeeyyyy" diye alkışladığını görmek gölgede hissedilen sıcaklığı baştan aşağı dökülen kaynar su sıcaklığına getiriyor... Demokrasi zaten iktidarın kimseye hesap vermediği rejimin adıdır!

Çok sıcak hava... Daha tatile gidemedim. Elimdeki makaleyi bitirmeye çalıştıkça yukarıda oturan Toynak Ailesi'nin oğlu Toynakcan'ın ayak sesleri tepemde güm güm diye patlıyor. Payıma insanlıktan nasibini almamış üst kat komşusu düşmüş olmasının acısını aşağıdaki klipteki gibi bir pazar günü geçirmeyi/geçirebileceğimi hayal ederek çıkarmaya çalışıyorum:


Sıcak hava, beynimin içini mayın tarlasına çevirdi. Devamlı kötü kötü düşünceler patlıyor, geçmişten hayaletler uçuşuyor gözümün önünde, gelecek yokmuş gibi sanki...Meydanlardan "ueeeyyyy" diye çığlıklar yükselir yukarıdaki güm güm güm diye dört nala dolaşırken tek bir iyi düşüncem yok...