15 Haziran 2010 Salı

YENİ MAHSUL MEZUNLAR PİYASAYA DÜŞERKEN


Image: www.few.org

Mezuniyet balosu dönemi açıldı. Gençler rengarenk, sere serpe, saten maten, çiçek miçek, çok keyifliler...Nazar değmesin. Biraz, azıcık bir nefes alsınlar, mezuniyet törenlerinde keplerini atsınlar, tatili nerede geçirecekleri belli olsun, iş arama telaşına düşecekler. Az kaldı... Bazıları çok şanslı olacak, seviniyorum onlar için. Ya hak ettikleri için ya da bağlantıları olduğu, doğru insanı tanıdıkları için. İyi iyi. Ne olursa olsun, hiç kimse bu kusurlu istihdam piyasasında işsiz kalmasın. Benim dert ettiğim diğerleri zaten. Kafadaki bilginin değil diplomaların yarıştığı, diplomaların eşit olmadığı, bazense diplomanın kralının yeterli olmadığı, kendini ifade edebilme aşamasına hiç gelinmediği bir süreçte el yordamı ile ilerleyenler... Allah yardımcıları olsun. Ne yaşanacaksa yaşanacak, bunu engellemek mümkün değil. Ama doğru hasar yönetimi ile belki daha yumuşak bir iniş mümkün olur. Bunun için benim aklıma ilk gelenler:

1) İstihdam piyasasının "dar" günleri devam ediyor. Her başvuru çok sayıda, her işe giriş sınavı çok kalabalık olacak. Her "hayır"ı her "red" cevabını kişisel almaya can dayanmaz. Yetersizlikleri doğru tespit etmek gerekiyor ama "hayır"ları da kişisel almamak.

2) İlk seferinde "hayal işi"nde çalışmayı kaç kişi başarabilir ki? Ama bir yerden de başlamak lazım. Bazen üzülmeden, erinmeden başlamak gerekiyor "ilk iş"e. En iyisi kendini kimseyle kıyaslamadan ilerlemek. Bu günlerden hasarsız çıkmak kadar kompleksiz çıkmak da önemli.

3) İş piyasası çok matah bir şeymiş gibi yüksek lisansı şart koşar oldu. Yurt dışındaki burs imkanlarını araştırın tabii; askerliği geciktirmek için uzatacaksanız da uzatın master'ı. Ama eğer üniversitede kalmayı düşünmüyorsanız doktoradan uzak durun. Özel sektör her ne kadar doktora da ister gibi gözüküyorsa da asıl istediği uzmanlık. Uzmanlığınızı doktoraya çevirebiliyorsanız ne ala... Ama masa başında değil de hayatın içinde uzmanlaşmak istiyorsanız doktoraya bulaşmayın. Uzmanlaşın...

4) Hükümetin yeni istihdam stratejisinde ağırlık özellikle gençlere yönelik part-time işlere verilmiş gibi gözüküyor. Hiç şüphesiz part-time iş, hiç iş olmamasından evla... Ancak part-time hem ilaçtır, hem tuzak. Hem hiç yoktan iyidir, hem her şeyin yarısıdır. Sağlık sigortası eksik, emeklilik imkansızdır. İlk iş olarak iyidir, yüksek lisans yaparken idealdir. Ama bir bakmışsınız hayatınız olmuş, hak ettiğiniz kalıcı bir pozisyonun mülakatında size "iyi de siz hep yarı zamanlı çalışmışsınız" demişler... Yarı-zamanlı çalışmanın eksik istihdam (underemployment) olduğunu unutmayın.

5) Piyasanın ihtiyaçlarına odaklanın ve kendinizi bu ihtiyaçalara göre farklılaştırın. Bence bu noktada hobiler bile önemli. Hobilerinizi geliştirin, CV'nize yazabilecek hale getirin. Mutlaka küçük de olsa bir farklılık yaratın.

6) Sosyal medyada aktif olun ama onu aynı zamanda akıllı kullanın. Sosyal medya sayesinde iş bulan/yüzünden iş kaybedenlerin hikayelerini çok sık duyar olduk. Kendi adınızla hazırladığınız sayfalara ne koyduğunuza, yazdığınıza çok dikkat edin. Biliyorsunuz, siz unutsanız da internet unutmuyor. Sosyal medyada iyi olduğunuz düşünüyorsanız da sayfalarınızın adreslerini CV'nize mutlaka ekleyin. Twitter'daki kilitleri de kaldırın. Bu sayfalar sizin kendi kendinize verdiğiniz referanslar, işverenler bu referansları daha çok okumak istemeye başladılar.

7) Bir de anladığım kadarıyla istihdamda yeni eğilim yerelleşmek. Yerelleşmekten veya yerel başlamaktan korkmamak lazım. Yani "memleketten başlamak" yahut bir noktada "memlekete dönmek" gerekebiliyor. Ankara, İstanbul, İzmir hepimizi istihdam edemiyor artık. O zaman "evde" bir şeyler yapmaya erinmemeli. AB fonlarının yereli desteklediği bir dönemde olmak iyi bu açıdan. Medyada ilerlemek isteyenler de karın tokluğuna stajyer köle olarak çalışmak yerine yerelleşerek büyümeyi tercih edebilirler.

8) Son olarak diyelim ki; Sıla'nın şarkısında dediği gibi "aksilikler üst üste geldi," hayal ettiğiniz işten uzağa düştünüz, o mağrur başınızı hafiften eğecek bir işe "evet" demek zorunda kaldınız, büyümek isterken küçüldünüz... Böyle durumlar için benim size tavsiye edeceğim Ege Cansen'in şu yazısı . Yazı doğrudan bize, bu aksak istihdam piyasasının kurbanlarına yazılmamış tabii ki ama bana Hızır gibi yetişmişti. Aradığınız yanıtın hangi biçimde geleceğini seçemiyorsunuz ama yanıt geldiğinde anlıyorsunuz. Belki size de bir faydası olur diye koydum link'ini.

Umarım olmak istediğiniz birey olursunuz. Umarım birey olmak istersiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder