6 Ağustos 2013 Salı

BODRUM GÜNLERİ

Çok ağır bir hastalıktan kalktım. Ateşim o kadar yükseldi ki gözbebeklerim kavruldu. Bizimkiler "Bodrum'a gidiyor muyuz" dediğinde "Evet" dedim "Ama herkes geliyor ve 1 ay kalıyoruz." Benim dinlenmem ama çok dinlenmem lazım.

Tekrar çekirdek aile olmak güzel. Tuvaletin önünde kuyruk oluyoruz falan ama olsun. Buzdolabının küçücük buzluğuna bira bardakları mı karpuz mu koyacağız kavgası yapıyoruz. Alt komşunun azmış kedisinin erkek kedi çağıran sesi ile uyanıyoruz her sabah. Herkes Girl with the Dragon Tattoo kitabının bir cildini okuyor. Stockholm'ün en lüks caddesinin adının Götgatan olması benim içimdeki ergeni çıkarıyor, her okuduğumda kikirdiyorum.

Gümüşlük bu sene bana hüzünlü geldi. Her şey yerli yerinde ama yine de bir şeyler eksilmiş, ruhu zayıflamış. Begonvil sarılı boy boy değirmenler satarlardı, bu sefer devasa değirmenlerin üzerine dana gözü gibi nazar boncukları çizmişler. Mazhar Alanson gibi konuşan İstanbullu erkekler geçen sene de vardı ama bu sene sanki geometrik olarak çoğalmışlar.

Babamla abim arasında Safiye Ayla'nın detone olup olmadığı üzerine hummalı bir tartışma başlıyor. Kiraz mevsimi bitti ama üzülmüyoruz; güzelim incirler olgunlaştı nasıla. Ben incirimi yerken "oh bal bal" diyorum. Babam kızıyor, "insan yediğini övmez, başkasınınki onunki kadar lezzetli olmayabilir." Anlıyoruz, babama tatsız incir gelmiş. Sonra içeriden annem geliyor balkona, ortadaki tabaktan bir tane alıp "oh bal bal" diyor. Gülüşüyoruz.

Hastalığımdan dolayı aylardır yogaya gidememiştim. Burada sevgili Yasemin Hanım beni Monica'nın stüdyosuna götürdü. Adını hep duyduğum ama ulaşmamın bu zamana kadar mümkün olmadığı bir hocaydı, gönülden istediğim bir dileğim gerçek oldu. Çok şükür.

Bu arada saçlarım dökülüyor. Bilen bilir upuzun kocaman saçlarım vardı benim. Hastalık onları da kavurdu. Saç dökmek her zaman kötü de küçücük yazlık evde dökmek daha da kötü. Önce kimse beni üzmemek için bir şey demiyordu ama ben "Turgut Reis'e gidiyorum, saçlarımı kestireceğim" dediğimde  herkes çok destekledi. Sanırım en son Lise 1 öğrencisiydim saçlarımı kulak altı hizasında kestirdiğimde.     

Turgut Reis'te gittiğim Sultan'da Musiki Cemiyeti'nden bir kadın vardı, saçlarım kesilirken bana Veda Busesi'ni söyledi. Çok ağladım, çok. Sonra yandaki Dadaşlar'da baklava hamuruyla yapılmış kabak böreği yedim, geçti....

Bugün arife, çok kalabalık olacağını tahmin etsem de yola çıkıyorum. Kabaklı börek alacağım, şekerpare arayacağım. Şehir alışkanlıkları değişmiyor ama. Belki bir de latte içerim.

2 yorum:

  1. Çok geçmiş olsun, hayatınız sağlıkla dolsun.
    sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Çok çok teşekkür ederim. Sizin de umarım :)

    YanıtlaSil