20 Ocak 2011 Perşembe

EV HAYALPERESTİ KORUR!

Frances Mayes'in meşhur kitabı Under the Tuscan Sun'ı bundan bir buçuk yıl önce Los Angeles'taki ev sahibimin kütüphanesinde buldum, okudum. Güzeldi; mavi beyaz fayanslar, su bardağında içilen kırmızı şarap, bir ev kurmanın heyecanı, ustalarla uğraşmanın bezginliği hepsi güzeldi. Ama o zaman bir ev alma, dünyalığımı dürüp içine yerleşme gibi bir olasılık yoktu ufukta. Malum zaten yarı-zamanlıydım.

Sonra D&R'da kitabın filmini indirimli DVDler arasında buldum, "neden olmasın" dedim, aldım. Severek, özenerek seyrettim. Birkaç cümle not aldım. Sonra da unuttum. Derken hayat birden hızlandı. Karşıma görür görmez sevdiğim bir ev çıktı. Kendimi içinde yaşarken hayal ediverdim birden. Çalıştığım okulun taşınacağı yeni kampüsünden uzak olsa da aldım; hep birlikte aldık. 2010 yılında bir evim ve nurtopu gibi bir banka kredisi borcum oldu.

Şimdi ustalar, toz toprak, koliler, faturalarla boğuşurken aklıma geliverdi yine Under the Tuscan Sun, yine seyrettim. Bu sefer beni bana anlattı. Ne yazık ki benim hikayemde zeytin ağaçları yok veya yerleşmek üzere olduğum evcik bir Roma villası değil ama heyecan, endişe, dilekler aynı.


Frances, (aynı benim gibi) aniden almaya karar verdiği evin ev sahibesi ile cesaretle pişmanlık arasındaki ince çizgide pazarlık yaparken, fiyattan düşülecek masraf kalemleri arasında çikolata ve her şeyin planlandığı gibi gitmeme durumunda kendini içinde uçurumdan aşağı atacağı kiralık arabayı da sayar ("and a rental car to drive off a cliff when this turns out to have been a terrible mistake"). Benim gözümün önüne de AKP milletvekili ev sahibi ve kredinin alındığı Meclis içindeki Ziraat Bankası ile yapılan çetin pazarlık geldi. Meclis'ten kredi kontratı ile çıkarken "intihar böyle bir şey mi acaba" diye düşünüyordum.

Sonra Frances'in "the trick to overcoming buyer's remorse is to have a plan" demesine dikkat ettim. Ben de bir plan yaptıktan sonra kendimi karmaya/kadere teslim ettim ve rahatladım. Ama "Go slowly through the house. Be polite. Introduce yourself so it can introduce yourself", onun asırlar ötesinden hikayeler taşıyan villası için romantik ve uygun ama benim 3+1 öyle bir heyecan vadetmiyor. Yine de benden önceki ev sahibinin bıraktığı devasa ampüller, mavi fayanslar ve bir şişe tiner, bizi biraz heyecanlandırdı.

Ama filmde beni en çok coşturan Frances'in "What are four walls anyway? They are what they contain. The house protects the dreamer. Unthinkably good things can happen even late in the game" dediği sahne. Benim dört duvarım da beni muhteva edecek işte. Ev hayalperestleri koruyorsa gerçekten, beni de bağrına basacak. Ve ben de iyi şeylerin olacağını hayal etmeyi sürdüreceğim.

A la vie, a l'amour!

3 yorum:

  1. Benim de benzer hayallerim var,daha doğrusu bildiğin hikayenin son safhasını "vuslat"a çevirmek için çılgın planlarım var,kendimde o deli, o çılgın cesareti bulduğum gün hayata geçecekler ama şimdilik tali yollardan gitme lüksüm yok neyse ana yoldan hedefe ulaşmaya çalışıyorum anlayacağın olmadı artık "her yol mübah" deyip cengaver de olabilirim ama terapistim şimdilik izin vermiyor, zaten psikyatristimin verdiği ilaçlar da gereğinden fazla sakinleştiriyor beni :)))

    amannn ne yazacaktım nerelere geldi laf:)))hayırlı uğurlu olsun inşallah yeni evin...dilerim ki bu ev sana istediğin hayatı, istediğin şekilde yaşama fırsatı verir en güzel karmalar, en güzel hikayeler, en müthiş makalelere mekan olur...

    amin:)))

    miray

    YanıtlaSil
  2. hayaller ve yeni heyecanlara:)

    YanıtlaSil
  3. Herkes bir gün "eve" varacak ve vardığımızda anlayacağız. O zamana kadar da mücadele devam edecek. Kadehler "eve"!

    YanıtlaSil