14 Kasım 2010 Pazar

BÜYÜK SORULAR


Cahit Külebi'nin "dolu kafam bir delinin cepleri gibi" dizesini çok severim. Benim zaman zaman girdiğim ruh haline cuk oturur. Birbirinden alakasız sayısız minicik düşünce ve sorun tıkış tıkış doluşur kafamın içine.

Bu bayram tatiline de müthiş bir kafa karışıklığı ile giriyorum. Dinlenmek, derlenip toplanmak için dört gözle bekliyordum halbuki. Kalan 8 günü verimli geçirmek istiyorum ama halletmem gereken işlerin neresinden başlayacağımı bilemiyorum. İnanır mısınız beni bekleyen işlerin neler olduğunun ayrımına bile varamıyorum şu an. Dedim ya kafamın içi "bir delinin cepleri gibi."

Bazen pek çok kişi için çok kolay olan şeyler benim için çok zor oluyor. Organize olamıyorsam işlevsel de olamıyorum ben. Organize olamamam için de her türlü neden mevcut sanki. Ofise gidecek kitap ve malzemeler, okul Haziran'da yeni kampüsüne taşınacağı için gidemiyor. Diğer eşyalarımı yakında taşınma ihtimalim olduğu için gruplayıp yeniden yerleştiremiyorum. Sıkıştım kaldım. Ama düzen, organize olmak, verimli olmak adına gözle görülür bir şey yapmalıyım; yoksa çıldıracağım.

Bu düşüncelerle stres topu olmuşken bazen annemle babamın her an herhangi bir şey üzerine olabilen teklifsiz, içten, ritmik sorularına yetişemeyebiliyorum doğal olarak. Bizi bekleyen insanlar var, gecikmişiz, akşam trafiğine kalmışız, tehlikeli bir sola dönüş yapacağız ve aynı zamanda sayısız soruya cevap vermem gerekiyor. Hepsi de çalışmadığım yerden; "Akça o adam niye sana ters ters baktı, onun yerine mi park etmiştin?" "Akça senin lisede Zeynep diye bir arkadaşın vardı ona ne oldu?" "Akça sen o makaleyi (hangi makaleyi?!?) neresi için yazıyordun unuttum"... "Bana bakın" dedim sonunda, "Bundan sonra bana küçük soru sormanızı yasaklıyorum. Küçük soru sormak yok. Büyük sorulara cevap vereceğim yalnızca ona göre" Bir sessizlik oldu, bir an ama sadece bir an müthiş bir huzur hisettim "Aferin kızım geri püskürttün galiba sonu gelmeyen soruları" dedim içimden... Ama dememle birlikte ikisi de anlaşmış gibi aynı anda başlamasınlar mı "Akça bu dünyadaki varlığımız gerçek mi yoksa başka bir alemdeki varlığımızın hologramı mı" "Akça evren küçülmeye başladıktan ne kadar sonra güneş sönecek sence"... Ve aynı tepkiyi vermenin neşesi ile bastılar kahkahayı.



Abim de aramıza katıldığında ben bu ailede kendimi zaman zaman Peanuts'daki Lucy gibi hissederim. Elimi yumruk yapar, bağırır çağırır korkuturum bunları geç kalmamaları, vaktinde hazırlanmaları, benim istediğim yere gidilmesi, benim programımın uygulanması için. Görünürde korkarlar benden de gerçekte kimse iplemez. Herkes başlı başına karakter, herkes abide-i hürriyet. Takılmadığımın en belirgin göstergesi de ağır bir şey taşınacaksa ve "biir ikiii üüüç" diye sayan bensem mesela kimse benim üçümü beklemez; ikide başlarlar yürümeye. Hem de meşru olmayan otoriteye başkaldırmanın mağrur duruşuyla. Anlatamıyorum ki benim otoritem onların iyiliği için.



Babama göre zamanında poposunu pudraladıkları birini şu anda aldıklarından daha fazla ciddiye almalarına imkan yok; o yüzden diğer alanlardaki otoritemi onların tutumuna bakarak sorgulamamalıyım. Kafamın içini de kağıdı kalemi elime alıp liste yaparak temizlemeliyim.

4 yorum:

  1. işteee! ayrıntılarda farklılıklar olsa da genel konu ve kanı itibari ile altına imzamı atabileceğim bir halet-i ruhiye tasviri...o kadar küçük zımbırtılarla dolu ki kafam, o kadar çok parçalı ki düşüncelerim bir türlü birleştiremiyorum; hep düşünüyorum ama harekete geçemiyorum!sonunda işler hallolmadığı gibi bir de üstüne x2 yıprandığınla kalıyorsun! Bu arada Lucy'i ben de çok severim ama benim kahramanım(!) Calimero'dur:))Her an Calimero formuna girip "Ama bu haksızlık,öyle değil miiii?"diye haykırasım gelir,tiz seslerle...ve böyle durumlarda (en acıklısı da bu galiba)Türk popüler cemaatinin "celebriti ozanı" Serdar Ortaç'ın içli serzenişinde bulurum isyanı "hayyyyaaaaaatt,beni neden yoruyoooosssuun?"

    sevgiler

    YanıtlaSil
  2. son okuduğumdan beri bloğunuz inanılmaz değişmiş, müthiş. Tarif edecek başka kelime bulamadım. Tebrik ederim. Sevgiyle kalın.
    Sadiye

    YanıtlaSil
  3. zaman zaman hepimizin yaşadığı bir ruh hali peripatetic...ve sonuç, yani çözüm son paragraf haklısın ... dolan kafa bizim onu boşaltacak sistem yine bizim. sevgiler...

    YanıtlaSil
  4. Sevgili dipnot, bu tatil sana da pek yaramadı sanırım. Neyse ki bitiyor:)) Sevgili aprile, umarım sen cok daha iyi bir tatil gecirmisindir. Liste yaptın mı? ve Sevgili Sadiye hanım, cok cok tesekkur ederim, beni cok cok mutlu ettiniz. Ben de sizin blogunuzun takipcisiyim.

    YanıtlaSil