Günlerdir kampanya yapılıyor "okulumuz yıkılmasın" diye. Bense "yıkılırsa yıkılsın umrumda değil" diyorum. Belli bir okuldan mezun olmanın verdiği kimliğin tadını çıkardığım çok oldu. Ne zaman ki aklım bize verilenin eğitim değil de etiket olduğuna erdi, o zaman Kolejli kimliğimi terk ettim. Ne zaman birey yetiştiren gerçek eğitimin nasıl bir şey olduğuna aydım, okula akıtılan kova kova paranın karşılığında edindiğimiz hilkat garibesinin eğitim olmadığına da aydım! Doğru eğitimin bir çocuk aklı alıp nasıl durmaksızın evirip çevirip şekillendirebileceği, sayısız yollara, seçeneklere yönlendirebileceği, o küçük bünyenin önünde hayal bile edemeyeceği kapıları açabileceği yüzümde bir tokat gibi patladığında koca kazıktım. Geçmiş ola...
İlkokulda başladım ben Kolej'e. Bugün durup düşündüğümde dehşetle anlıyorum ki bayağı bayağı deliydi benim ilkokul öğretmenim. Hadi teşhis de koyayım; manik depresif... Bir gün ağlatırdı hepimizi "sizi terk edip gideceğim, tiyatrocu olacağım" diye; öbür gün gelir sınıfın tombul çocuğunu koştururdu sınıfın içinde "sen şimdi kaç, yakalarsam seni, yanağına ısırıktan saat yapacağım" diye. Sonraki hocalarım ise etek boyumdan, kazağımın renginden, çok konuşup gülmemden, anlamını bile bilmediğim kim bilir kimden duyup kullandığım bir küfürden dolayı çok uğraştılar benimle de, neye kabiliyetim var; ne ile ilgileniyorum; neyi kolay neyi niye zor yapıyorum; bende ne bakarsan bağ bakmazsan dağ olur onları pek 'enterese' etmedi. Bir tek sağ olsun Nurettin Hoca, eve telefon ettirip, velimi okula çağırtıp benim 'dehamın' ziyan olmamasından bahsetmiştir. Ne var ki Nurettin Hoca kimyacıydı, edebiyat değil kimya seçmemi istiyordu ve ben bugün mütevazi ekmeğimi kalemimin ucundan kazanıyorum hasbelkader...
Kolejin benim üzerimdeki emeği sıfırdır da Kolej'den emekli efsane edebiyat öğretmeni anneannemden öğrendiklerim beynimin ön lobuna kakılmıştır. Yıkılan yıkılsın efendim, ben kendi putlarımdan başlamıştım zaten...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder