13 Temmuz 2009 Pazartesi

AMERİKA'NIN KONUŞTUĞU KADINLAR-1


Sonia Sotomayor'un hikayesi gerçekten ilham verici: Porto Riko'dan New York'a göçen ve İngilizce konuşamayan bir çiftin çocuğu olarak Bronx'ta büyüyüp, 8 yaşında şeker hastası olduğunu öğrenen, 9 yaşında babasını kaybeden, İngilizce'yi yabancı dil olarak öğrenmenin güçlüğünü ancak positif ayrımcılıkla okuduğu Princeton'daki üçüncü senesinde atlatabilen bir kız çocuğunun Amerikan Yüksek Mahkemesi'nin ilk "Latina," üçüncü kadın hakimi olma yolunda ilerliyor olmasından etkilenmemenin imkanı yok. Ancak tabii ilerlediği yol gül bahçesi değil.


2001 yılında, Berkeley'de yaptığı ve de La Raza Law Journal'da yayımlanan konuşmasında, Amerika'nın "akil bir erkek hakimle akil bir kadın hakimin aynı hükmü vereceklerine" dair meşhur hukuk tekerlemesine, "akil bir Latina hakim farklı hüküm verirdi" diyerek turp sıktığı ortaya çıkınca büyük kıyamet koptu.

Sotomayor'ın atanmadan önce Yüksek Mahkeme önünde kendini anlattığı günler başladı. Cumhuriyetçiler, bir yandan Sotomayor'un özgeçmişine saygı gösterirken diğer yandan "akil Latina hakim" vurgusunun hesabını sormak için sıraya dizildiler. Hukukta "bakış açısı" olur mu? Ya "empati"? Hukukun uygulanışı "tek" değil mi? "Latina" bakış açısını vurgulamanın ne anlamı var? Hukuka "yorum" katarak "aktivist" hakim olmanın hukuka yararı var mı? Bunlar aslında önemli sorular ve sırf Cumhuriyetçiler, kaderini yenmiş bir kadına soruyor diye boş görülmemeli... Diğer yandan da ortada hukuka adanmış etkileyici bir yaşam öyküsü var. Ne gereği varmış ki "Latina" vurgusunu yapmanın.

Her şeye rağmen Sotomayor, çook büyük ihtimalle Yüksek Mahkeme'ye seçilecek. Darısı Türkiye'deki kaderini bir türlü yenemeyen küçücük, mini mini kız çocuklarının başına.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder