24 Aralık 2011 Cumartesi

KISSY'Lİ GÜNLER

2011'in hayatıma soktuğu en vazgeçilmez canlı bir kedi oldu. Hayatta en çok istediğim şeylerden biri gerçekleşti; bir kedim oldu. Sonunda.

Bir kere sadece bana gelişi bile onu benim için vazgeçilmez yapmaya yetti; kardeşleri arasından onu babam seçti çünkü. Daha ilk dakikadan baba emaneti oldu.

Bana geldiğinde 2,5 aylıktı. Onu her kucağıma aldığımda burnuyla yanağıma öpücük kondurur gibi yaptığından pasaportunda Kısmet Hanım olarak yazılı adı Kissy'e dönüştü.



Yaz çok sıcaktı, ben mutsuzdum. Günler çok sıkıntılı geçti. Okuldan eve döndüğümde Kissy'i Ferguson makalemin notlarının durduğu dosyayı kemirmiş, masanın örtüsünü çekiştirmek suretiyle aşağı indirerek üzerinde duran meyva tabağını kırmış, bulaşık süngerini didiklemiş, annemin elleriyle diktiği petunyalardan konfeti yapmış buluyordum. Her akşam biteviye marifetlerini süpürüp bir torbaya doldurup kapıcımız Gökhan'a uzatıyor, kapıyı kapıyordum. İki saniye sonra çalan kapıyı açtığımda da Gökhan kaşla göz arasında dışarı kaçan Kissy'i uzatıyordu bana.


Konferansa gittiğimde bizimkilere bıraktım Kissy'yi. O sırada Türkiye'de olan abim ne kadar bezmiş olduklarını meşhur Gönül şarkısını Kissy'ye uyarlayarak telefonda şu şekilde ifade etmişti: "Nedir çektiğim senden/Kissy derdin hiç bitmiyor/Devirdiğin saksılara bak/Koca ev sana yetmiyor mu Kissyyyyy/Uslan artık deli Kissy/Hiç böyle yapar mı pisiiii/Uslan artık deliiii divane Kissy."



Çok şükür ki 6. ayını doldurduğunda çok belirgin bir şekilde uslandı. İnsanlar yemek yerken masaya zıplamamayı öğrendi, kağıt kemirmeyi kesti, kakasını yapar yapmaz poposunu yalamadan üstüme atlamaktan vazgeçti.

Sonra...sonra kocaman bir böceğin ardından 4 kat aşağıya, betona düştü. Onu aşağıda kakası kusmuğuna karışmış, korkudan tirtir titrerken bulduğumda aklım başımdan gitti. Kissy'yi ne kadar sevdiğimin ayırdına ilk defa o anda, onu kucaklayıp arabada yere yatırıp veterinere götürürken vardım. Radyoda "Düştüysek Kalkarız" (artık Kissy ile benim şarkımız oldu) çalıyordu, ölmeyeceğini anlamıştım ama ağlamayı bir türlü kesemiyordum. Veteriner sonra ağlamaktan akan rimellerin, dağılmış topuzun hatırına indirim yaptı bize. Kedi yoğun bakımı, kedi röntgeni ve kedi serumu hiç de ucuz değilmiş, faturayı babam ödedi gönüllü. 48 saat sonra Kissy'yi eve getirdim. Keyfi 1 hafta sonra yerine geldi, kokusu 2 haftada geçmedi, serum takmak için traşlanan patisinin tüyleri 3 haftada uzadı.

Şimdi 8. ayını doldurmak üzere. Sokaktan aldığımız halde kakasını bir kere bile kumunun dışına yapmadı. Sabah evden çıkarken ardımdan, gece yatarken kapattığım kapının diğer tarafında hiç ağlamadı. Kuşluk vakti uyanıp kapıyı açtığımda onu orada beni beklerken buldum hep.

O kadar bağımsız ve o kadar doğal ki ona bir şey öğretmek, öğrettiğimi öğrendiğini görmek kalbimi kırıyor. Benim bazen "patiska" diye öptüğüm beyaz patisi ile perdeyi aralayıp pencereden dışarı bakması ve uçan kuşlara belli belirsiz "maoov" demesi de... Bu nedenle de doğallığına yapacağım en büyük müdaheleden önce bir kere çiftleşmesine ve doğurmasına karar verdim. İran kedisi damat da buldum.

Demek ki bir sonraki kedi yazım Kissy'nin yavruları hakkında olacak.

2 yorum:

  1. 18 yaşımdaki patimi hatırladım. Kız ölecek, ama onu veterinere taşıyarak, serumlar bağlayarak, nasıl işkence çektirdiğimi anımsadım. Tabii bunları yaparken vicdanım öyle diyordu, süreç sonunda olaya baktığımda ise vardığım sonuç, terler döktürmüştü bana.. Neyse, size geçmiş olsun :-)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederiz Orhan Bey. Yeni Kissy yazısı yazmam lazım, Kissy'nin 8 aylık olduğunda erkek olduğu anlaşıldı. Çok tüylü olduğundan başlangıçta anlaşılmamış, sonrasında da biz kurcalamamışız :)))

    YanıtlaSil