13 Şubat 2011 Pazar

PAZAR YAZISI YAHUT BU FİL YAVRUSUNUN ADINI SİZ KOYUN

Bizim ailenin hayvanıdır fil. File karşı büyük bir saygı ve sevgi ile büyüdük biz. Evde büyümeyen minyatür bir filin dolaşması babamın fantezisiydi. Anneciğim dileklerini, dualarını 12'ye tamamladığı fil heykelcikleriyle desteklerdi. Sonra benim beklediklerim, dua ettiklerim olsun diye cebime, masama bırakır oldu o heykelciklerden. Abimin çizim yeteneği, beni güldürmek için "Akça sana fil kafası çizeyim mi" deyip, komik ama gerçekçi fil kafaları çizmesi ile keşfedilmişti. (Sonra "topuklu ayakkabı içindeki Semra Özal ayakları" ile de pekişmişti tabii.)


Ne zaman bir fil belgeseli görsek ekran başına kilitleniriz. Bugüne kadar sevmediğim bir fil hikayesine rastlamadım. Bir kere fil yavrularını anneler, teyzeler, halalar birlikte büyütüyorlar. Derler ki fillerin zekası onları, binbir emek dişiler yetiştirip eğittiği için bu kadar yüksek. Anne filin gebeliği 22 ay sürüyor ve bu süre boyunca abla, yenge, elti, görümce sanki hep beraber gebe. Öksüz-yetim kalan yavrunun korkacak bir şeyi yok, hemen evlat ediniyor bir çift onu. Fil kafilelerinde aynı anda en fazla 1 veya 2 bebek fil oluyor, onlar da bütün kafilenin neşesi zaten. Bebeksiz kalan fil kafilesine dikkat edilmesi gerekiyor ama. Çünkü onlar bebek hasretiyle o kadar yanıp tutuşuyor ki bebekli kafileden bebek fil çalıyorlar. Kokudan bebeksiz bir kafilenin yaklaştığını anlayan bebekli fil kafilesi yavruyu, kimsenin gelip kaçıramayacağı bir kafes olacak şekilde, bacaklarının arasına alıyor. Yavru fil yaramazsa, bunu oyun zannedip bacakların arasından kaçıp öbür kafilenin eline düşebiliyor. O zamanda yavrunun anası ve diğer dişiler bebeklerini geri almak için karşı saldırı düzenliyor. Böyle bir karşı saldırı hikayesini nefessiz seyretmiştim National Geographic'te. Annesi yavrusunu kurtardı kurtarmasına da yavru, annenin hortumuyla iyi şaplaklar yediydi daha sonra poposuna.

Fil eğitiminde hortumu doğru kullanmayı öğrenmek çok büyük önem taşıyor. Bir başka belgeselde hortumuyla kafilenin büyüklerini ıslatabileceğini fark eden bir yavru fil, bir erkek file musallat oluyor, hortumuyla gölden su çekip erkek fili ıslatıp kaçıyordu. Sonunda erkek fil gayet sakin bir şekilde gölden kendi hortumunun tam hacminde suyu çekip hepsini olduğu gibi bizim afacanın üstüne boşaltıyordu. Litrelerce suyu kafasından aşağıya yiyip devrilen yavru neye uğradığını şaşırıyordu. O şaşkınlığı ve sırılsıklam hali aklıma geldikçe hala gülerim. Zaten hortumunu şaka amaçlı kullanan, su sıçratmamayı öğrenemeyen yavru filler anne hortumunu mutlaka popoya şaplak olarak yerler.

Bu filler iyi hoş da, sarhoşlukları çok pis yalnız. Bunlar bambu çok seviyor ya...Bambular çürüyünce fermente oluyorlar ya...Bir nevi bambu rakısı. Fark etmeden çürümüş bambuları yiyen filler sarhoş oluyor. Hindistan'da sarhoş olup yanlışlıkla trafiğe çıkan sarhoş filler tarafından ezilen araba sayısı azımsanacak gibi değil. Yanlışlıkla sarhoş olan neyse ki tövbekar olup bir daha yemiyor çürümüş bambudan da bazısı alkolik oluyor maalesef.



Fil sevgim neden mi kabardı birden? Çünkü Türkiye'de de bir fil yavrusu doğdu geçen hafta...Tam 110 kilo...Resmini görür görmez hemen post ettim Facebook'ta, Twitter'da... Dünya şekeri. Annesi Begümcan'ın bir tanesi...

Ben bu yazıyı yazmaya dün başlamıştım. Yılmaz Özdil'in yazısını bugün gördüm. Ben de size "yavru filin adını siz koyun" çağrısı yapacaktım. (www.izmir.bel.tr ) Biz babamla "Oya olsun" dedik.

3 yorum:

  1. Oya harika bir isim olur. yukarıdaki fotoğrafın çok güzel bir fotoğraf olduğu gibi. yazın çok güzel peripatetic, insanı güldürüyor ve içini ısıtıyor.

    YanıtlaSil
  2. :)) Tüm aile anlatır: Çocuklar zor geldiği için r'leri söyleyemezlermiş ya bense yerli yersi l'leri r yaparmışım. O yüzden file de fir dermişim :))

    YanıtlaSil