4 Mart 2009 Çarşamba

CİDDİ, ÇOK CİDDİ BİR YAZI

Peripatetic şartlardan dolayı biraz erken bir Kadınlar Günü yazısı oldu bu. 

Farkındasınız değil mi son günlerde kadına yönelik şiddet kafa kesmek, delik deşik edinceye kadar bıçaklamak, sıcak su ile haşlamak, gaz döküp yakmak halini aldı. Hani her geçen yıl azalacaktı bu şiddet? Şimdi tam tersine, şekil değiştirip son derece ilkel bir hal aldı. Karşısında sivil toplum örgütlerinin yayımladığı istatistikler haricinde hiç bir kitlesel tepki, hükümet girişimi yok. Babam farkında; "her geçen gün kaç kadını bu ilkel erkekler -barışalım- anlaşalım boşanalım- diyerek kandırıp vahşice öldürüyor," diyor. "Sanki kadının başka hayat yaşamaya hakkı yokmuş gibi" diyor. Babam farkında da Nimet Çubukcu duvar...

Kulağım kocaman, hükümetin kadın politikasını dinliyorum, daha doğrusu bekliyorum. Görüyorum Nimet Çubukcu, Çocuk Esirgeme Kurumu ile çok ilgili. O öksüz-yetim çocukları tek tek, isimleri ile tanıyor; karnelerindeki notları biliyor. Takdirlik, gerçekten... Ne var ki, Türkiye'de kadın-aile-çocuk sorunu bundan ibaret değil. Çok büyük, çok karmaşık ve büyük mücadele, bambaşka bir mesai gerektiriyor. Gerçek şu ki; bu iş bir çap meselesi ve Çubukçu'nun çapı bu mesaiyi yapmaya yeterli değil. Herkes en iyi yaptığı işi yapsın ve Çubukçu, Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü olsun. O da görev, büyük değişiklikler yapılacak bir görev.

Sorun şu ki; mevcut hükümet kadın sorununu iyileştirecek çapta bir kadın çıkaramaz kendi içinden; çıkartmak işine gelmez. İşlerine gelen "kendini ailesine adayan" kadın. Kadında görmek istedikleri tek özellik "anne şefkati"...

Son olarak; bu erkek egemen sistem erkeklerin de başını yemeye başladı işte. "Sen benim namusumsun, malımsın, sen çalışma evde otur, eve ekmek getirmek benim görevim, birey olmak da ne demek, sen annesin anne" diyenler bunalıyor işte krizde acı acı. Siz hiç kredi kartı borcu yüzünden intihar eden kadın duydunuz mu? 
         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder