Sevdiklerime burun kıvıranlara aldırmıyorum epeydir. Neyi sevdiğimin kararını ben veririm; keyfimin kahyası benim. O yüzden de, bay Murat Bardakçı televizyon programında, ağzını doldura doldura "İlhan Berk de şair mi" dediğinde kızmadım, sadece "Evet, şair" dedim. Beni yüreğimden vuran, döne döne okuduğum, içim ürpermeden bitiremediğim şiirlerden birini, Bir Alageyik'i yazmış bir şair... Attila İlhan'ın dahi zenginliği yok belli ki şiirlerinde ama Stoik bir insancıllık ve yalınlık var. Rilke'nin "Çünkü burada (dünyada) olmak çok şey de ondan" diyen sesinin Türkiye'de duyulan yankısı O.
"Kimsecikler yoktu gayet iyi hatırlıyoruz/Bir sabah biz erkenden geldik dünyaya" dediğinde, o tekrarı olmayacak sürenin başladığını haber veriyor işte. "Hepimiz ayrı ayrı tutulduk dünyaya/Denizi görenler deliye döndü/Gökyüzüne bir bakışı vardı bir ceylanın/Bütün ömrümce unutmam" dediğinde, kahretsek de, yaşadığımız hayata, içimizde çok derinlerde bir yerlerde, nasıl da "tutkun" olduğumuzu hatırlatıyor. "Bir vakit yaşamaktan" başkaldıramayacağımızı söylüyor ama sonra "Hepimiz(in) işimizi gücümüzü bırak(ıp)/Tam beş dakika dünyayı dinle(yeceğimizi)" de... Dünyaya gelecek ruhlardan olduğumuzu öğrendiğimizde "fevkalade" sevindiğimizi, "bugün bir tek bunu bil(menin)" yeterli olduğunu fısıldıyor kulağıma.
İçim daraldığında, yine çıkmaza sıkıştırdığımda kendimi, dünyaya gelecek ruhlardan biri olduğumu öğrendiğimde nasıl "fevkalade" sevindiğimi hatırlamaya çalışırım. Öyle zamanlarda öbür kulağıma da Rilke fısıldar; "bir kez olmuş olmak, yalnız bir kez de olsa: bulunmuş olmak yeryüzünde" der "hiç değişir mi bu?"