Ev sahibimin ABC'de yayınlanan yeni şovu, NCIS'ın reytingleri karşısında eriyip gitmiş olsa da ona ve ekibine iki Emmy adaylığı getirdi. Daha önce kazandığı üç gündüz Emmy'sinin tamamı görüntü ödülü olduğu için bu sefer ses ödülünü almayı umuyor. Ben de içimden "inşallah inşallah" diyerek, promosyon için kendisine gönderilen muhteşem amabalajlar içindeki DVD'ler arasında eşelenmeye başlıyorum. Bu akşam için kendime HBO dizisi In Treatment'ı seçtim. Her bölümü, bir psikoanaliz seansı olan dizinin orjinali İsrail yapımıymış. Senaryoyu birebir tercüme edip, adapte etmişler.
Obama, Harvard Üniversitesi'nin gururu Afrika Çalışmaları profesörü Henry Louis Gates Jr'ın Harvard Square'deki kendi evinin önünde tutuklanmasından sonra, dün, Cambridge polisinin "aptalca" davrandığını söyleyiverince, benim de ağzım apaçık kaldı. Obamaların aile dostu olan Profesör Gates, bir seyahat dönüşünde kapıda kalınca, taksicinin yardımıyla evine normal yolların dışında giriş yapmış ve tabii ki, komşular tarafından çağrılan polisi de karşısında bulmuş. Sonrasında ne olduğu, kimin kime ne dediği çok kesin değil ama polis, profesörü evinden dışarı çıkartıp (evinde tutuklayamayacağı için) tutklamış.
Beni şaşırtan kısım ise ABD Başkanı'nın sağlık reformunun tartışıldığı bir basın konferansında, spesifik bir olay karşısında, sırf olayın taraflarından biri dostu olduğu için, haklı veya haksız, böyle bir yorum yapmış olması... Yapamaz ki; ne olursa olsun. Acaba diyorum, zamanında aldığı "diklenmeden dik dur" tavsiyesinin bir sonucu mu bu?
Ankara'daki, sabahın beşinde kalkıp AC360'ı seyreden Anderson Cooper hayranlarına duyrulur. Bu cuma, Marihuana özel programı yapıyor. Yine kurun bakalım alarmlarınızı.
Zaten programlarının arasına sıkıştırdığı özel marihuana bölümlerinden sonra böyle bir özel "edition" geliyorum diyordu. Olumsuz ve olumlu yanlarını birlikte ele alacağını söylüyor ama ne tarafa daha yakın durduğu da son derece ortada....
Son olarak, Julia Child'ın My Life in France kitabına başlamak üzere olduğumu bildirmek istiyorum. Yemek pişirmeyen biri olarak, son zamanlarda, mecburiyetten, ardarda yemek ile ilgili kitaplar okudum. Önce Frances Mayes'in Under the Tuscan Sun, şimdi de bu. Böylece kendimi Ağustos'ta gösterime girecek Julie and Julia filmine hazırlıyorum sanırım.
Bu arada, ev sahibimin gururla bana gösterdiği bir Amerikan yemek kitapları kolleksiyonu var. Kafamda bir popüler tarih yazısı planlıyorum epeydir...
peripatetic, işte L.A. nimetleri...hayat kamera önü, kamera arkası,ses ve ışık olarak akıyor sanki. yemek kitaplarına gelince...bence bayağı keyifli...:)
YanıtlaSilAslında benim gibi yaşasan bile Los Angelino olmaya her gun bir adım daha yaklaşıyor insan...
YanıtlaSil