NEDEN YAZIYORUM
Geçenlerde bir yerde “Biz Jane Austen romanları gibi bir hayat umduk ama bahtımıza Woody Allen düştü” benzeri bir cümle okudum. Okur okumaz da “a-ha” dedim, “ne kadar doğru.” Gerçekten de yanlış anlamaların nihayetinde açığa kavuştuğu, iyiliğin ve doğru davranışın mutlaka kazandığı, hep vuslata erildiği bir hayatın hayalini kurarken yolun yarısından öteye geçmişim ve birbiri peşi sıra yaşanan küçük talihsizlikler kuyruğunda, nahoş insan karşılaşmalarının kurbanı nevrotik bir tip olup çıkmışım.
Karar verdim; küçük talihsizlikler ve absürt olaylar cehenneminde tecrübe ettiğim ve bana bu hayatı dar eden her düzeydeki iletişim güçlüğü benim ilham kaynağım olacak. Elbette ki ölümle burun buruna gelmenin ya da trajik bir insanlık hali dönüşümünün dengi bir sıkıntı değil sözünü edeceğim. Ama bir başka türlü insan olma sıkıntısı anlatacağım ben de. Hem de okuyucuyu elimden geldiği kadar gülümseterek. Mantık dışı zihniyet ve davranış biçimlerinin kurbanı insanoğlunun asla bulamayacağı huzuru araması kadar hazin ama aynı zamanda komik başka ne olabilir ki!
Küçük şeylerin insan ruhuna ettiği zulmün karşısında gülümseyebilmek çok önemli. Ne demiş Shakespeare: "Soyulduğu halde gülen adam, hırsızdan bir şey çalmış sayılır.”
Hayırlı olsun. Bu sene yazı seminerleri senesi demek ki. Ben de Murat Gülsoy'un seminerlerine başladım ve memnunum. Orada da gevezelik yok, dolu dolu yazı üzerine konuşma var. Belki de edebiyat tarihine (girersek) blog'dan kitaba geçen nesil olarak adımızı yazdırırız. Belli mi olur?
YanıtlaSilİşte bu:) başarıyla:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim aprile, biliyorsun bu kurs meselesi önce senin başının altından çoktı.
YanıtlaSilNe güzel tesadüf sevgili Yazar, aynı zamanlarda başlamışız bu seminerlere. Ben cok az vaktim oldugu icin uzerinde dusunmeden yapmamis olmayayim diye oylesine yapiyorum odevlerimi, uzuluyorum. Vakit bulmayi umuyorum. Ben de sizin blog'da takipteyim. Haydi, rastgele :))