Liberal yazarlar ankete konu olan insanların ne gerçekten endişeli ne de gerçekten modern olduklarını düşünüyorar. Almışlar önlerine anketi, sonuca bakarak kanaat geliştirmiyorlar; sonuçları ideolojilerinden yola çıkarak işlerine geldiği gibi okuyorlar. Çok zeki kelime oyunları var yazdıklarında. Ben zaten kimsenin zekasından şüphe etmiyorum. Benim için muğlak olan iyi niyet.
Etyen Mahçupyan, Kürtlerle laiklerin dışlanmışlık duygusunu kıyaslarken birincisinin “devletin sistematik ayırımcılığı” sonucu ikincisinin ise “demokrasinin doğal sonucu olarak ortaya çıkan yenilginin ifadesi” olduğunu söyleyerek birincinin hak ettiği sempati ve ilgiyi ikincisinin hak etmediğini ima ediyor. Ben de “demokrasinin doğal sonucu” ifadesine takılıyorum. Belli ki seçim sonuçlarından bahsediyor; belli ki bir genel bir yerel seçimden oluşan demokrasi yeterli kendi için.
Yeterli olmasaydı başta sendikalar, meslek örgütleri, kadın hakları savunucuları, öğrenci toplulukları, tohum, gübre alamayan çiftçi, maaşından yapılan kesintinin karşılığı sağlık hizmetini alamayan emekli, ataması yapılmayan öğretmenin yasa yapma ve uygulama mekanizmaları tarafından yok sayılmasından rahatsızlık duyardı.
İktidarın bütün yasa taslaklarının hiç bir sivil demokrasinin göz ardı edemeyeceği %40’lık bir muhalefetin hiç bir isteğine yer vermeyecek şekilde yasalaşıyor olmasından, “aynen kabul” edilmesinden kıllanırdı.
İleri demokrasiyi muştulayan bir iktidar partisinin faili meçhul cinayetleri araştırmak için “TBMM Komisyonu kurulması” önerisini bilmem kaçıncı kere reddetmesinden hallenir; “demokrasinin doğal sonucu” ifadesini yeniden gözden geçirdi.
Karşımızda otoriter, dediğim dedik ve sağır bir iktidar varken yenilgi ve dışlanmışlık duygusunun seçim sonuçlarının değil, başbakanın “bunlara 8 yıldır aldırmadık, yine de aldırmayacağız” diskurunun ve “ham hum şaralop” metodolojisi ile yapılan kanunların doğal bir sonucu olduğunu iddia ediyorum ben.
Ama Mahçupyan o kadar kararlı ki bu endişeyi geçersiz, değersiz kılmaya...Endişeye “vesayetçiliği meşru kılacak bir kisveden ibaret” diyor.
“Kürtçe eğitime hayır diyor bunlar, milliyetçi zaten” diyor. Kürtçe öğrenmek, konuşmak, Kürtçe kullanımının meydan okuma olarak değil de doğal seyrinde genişlemesi, okul öncesi eğitime önem vermek ile külliyen Kürtçe eğitim arasındaki fark sanki tartışmaya açık değilmiş gibi basmış yaftayı. “AB’ye evet deme eğilimi” için de samimi olmayan, “modern yapacak aklayıcı vesayet” diyor.
Bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösteriyor da endişeli modernlerde bir Allah gramı endişe bir insan çimdiği modernlik yok!
Demokrasinin indirgendiği seçim sisteminden uyduruk delillerle tutsak alan hukuk sisteminden korkup, zarar görmeyeceği kurum olarak orduyu zikrettikleri için de militarist tabii bu grup! Ver ateşi, endişeli de modernler ko yansın!
Bütün bu hin, iftira sınırında dolaşan değerlendirmelerden benim canımı en acıtan ise endişeli modernlerin “kendilerini ekonomik olarak kaybedenler olarak görmesi,” yaygarayı da bundan koparıyor olması çıkarımı oldu. Mahçupyan’a omuz veren İhsan Dağı, ekonomi iyiye giderken ekonominin kötüye gittiğini iddia etmenin kar kaybının kuyruk acısından başka bir şey olmadığını nasıl da rahat nasıl da gevrek söyleyiveriyor!
Bir blog yazısı bundan daha uzun olmaz deyip, bir “derin endişeli modern”in, ki bu ben oluyorum, gerçekten nelerden endişe duyduğunu bir sonraki yazıya bırakıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder