Yüreklerinin buz kesmesini istemeyen insanların "bir daha asla," "bundan sonra sadece" gibi kararlar almaması gerektiğine inanmasına rağmen O'nun da hayatta aldığı bir karar vardı: Söylenmiş sözlerin pişmanlığı ve utancını söylenmemiş sözlerin taşınmaz, atılmaz yüküne yeğ tutmak.
Bu kararı, ne düşünüyor, hissediyorsa ortalıkta gamsız gamsız şakıyıp durmak için değil, söylenmemiş sözlerin açtığı iyileşmeyen yaraların nerede ne zaman sızlayacağı belli olmadığı için almıştı.
Konu aşk olduğunda da bir kuralı vardı aslında; tek olmak yerine iki olmak; iki hayatın tek yaşanması değil, eş yaşanması... Zaten anasından aldığı biricik evlilik nasihatı da -çok şükür ki "kocanı hep alttan alacaksın; ona "haklısın" diyeceksin, sen bildiğini okuyacaksın" değil- "kimse kimsenin baş ucundaki çekmecede ne var bilmesin" idi.
Son aşık olduğunda da cebinde sadece bu kural vardı. Bu sefer payına midesini bulandıracak kadar kuvvetli bir aşk düştüğünden mantığın kural ve karar yeşerten ikliminin, benliğinin her hangi bir zerresinde hüküm sürmesi zaten pek mümkün değildi.
Ama akılsız ve kuralsız başı, sevdiğinin ilişkiye çeyiz olarak getirdiği kural ve kararlara çarptıkça canı yandı. Canı yandıkça kendi yan yana eş-yaşama kuralını çiğnedi. Kızdıkça kararlı yüreği buz gibi sevgilinin bir adım önüne geçti . O öne çıktı, sevdiği arkada kaldı.
Ne yaptıysa ısıtamadı "bir daha asla," "bundan sonra sadece" diye diye ayazda kalmış, buz kesmiş yüreği. İtiraf etmek gerekir ki aslında o yürek ısınırdı da O başaramıştı. Kuralara boş verecek, kendini koy verecek bir durum görmemişti demek ki sevdiği, bu yol kesişme hikayesinde.
Ne kadar zaman sonra sahip çıkabilmişti yeniden kendi hayatına hatırlamıyordu bile. Öyle; güneşli güne uyan, soğuk duşa gir, "hayat yaşamaya değer" de, kedinin başını okşa; atılmıyordu sevda baştan. Önce mide bulantısının geçmesi gerekti, sonra uykusundan uyanıp uyanıp artık yanında yatmayan sevgiliye hazırladığı cümleleri haykırması... Sonra, yavaş yavaş aşksız hayata dönmeme direnci kırıldı çaresiz. En sonunda da -işte bu, bir anda oldu- kim olduğunu hatırladı.
Kim olduğunu hatırladığı, cebinde hala tek bir altın kuralının olduğu başlangıç noktasına dönmüş oldu böylece. "Bir daha asla," "bundan sonra sadece" diye diye ayazda kalan yüreklerden farkı olsun istediğinden, acısına rağmen, yeni bir karar da almadı.
...
Aptal!
bence fotoromandan ziyade discours illustrés kıvamında derin irdelemelerden oluşmuş. Bir de usta işi betimlemelerden biri kaldı aklımda burdan ayrılırken, hem de hazine kıymetinde bir tespit, hiç unutmayacağım;
YanıtlaSilsevdiğinin ilişkiye çeyiz olarak getirdiği kural ve kararlara çarptıkça canı yandı
Saygı ve sevgiyle.., (yorum yazma pekliğinden sebep iki kelam bırakamıyorum ama Petit Prince okuyor biliniz, bana eskerlerimi ver de muhteşemdi...)
Az ama böyle yorum bırakınız o zaman; beni çok mutlu ettiniz çünkü. Ben de Petit Prince'i okuyorum; kutucuk işaretleyip çıkıyorum. Benden de sevgiler. Tüm iyi dilekler:)
YanıtlaSil