Twitter'dan takip edenler farkında olabilirler; kafamdaki bir yazı projesi için rastladığım kadın ölümlerini kaydetmeye ve de aynı anda tweet etmeye başladım. Kadına yönelik şiddet aldı başını gidiyor; boşanan kadının kafasına tak tak saydırılıyor her gün...Kurşun sekmiyor, hedefi buluyor.
Ama bir de kadının kadına karşı şiddeti var ki...Affedilir gibi değil...Kadının kadına şiddeti çözülse...Var ya...Bu dünya yıkılır, anında yepyeni bir dünya kurulur.
Kadının şiddeti, özellikle komşu düzeyinde çok çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyor. Komşu düzeyi anlamlıdır; komşu kozmopolitan siyaset teorisinde yaygın bir analojidir. Bireyin ailesine karşı duyduğu merhamet ve gösterdiği anlayışı, komşusuna, mahallesine, şehrine, bölgesine, ülkesine ve tüm dünyaya karşı da duyacağını, göstereceğini varsayar. İçeriden dışarıya doğru büyüyen sevgi, ilgi, umursama, merhamet halkaları yani...Bizde ülke düzeyinde büyük büyük halkalar mevcuttur da komşu düzeyinde nefret, umursamama, şiddet okları bilenmiş durur bir kenarda. Halbuki komşusu ile diyalogunda sorun olanın kozmopolitan teorilerde yeri yoktur.
Bunu neden yazdım? Geçenlerde oyuncu Füsun Demirel ile komşusunun kedi tüyü yüzünden feci bir kavgaya tutuşmuş olduğunu okudum da ondan. Bir profesörün eşi olan komşu, Demirel ve ailesini sitenin standardını düşürmekle suçluyor, Demirel de iftiraya uğradığını, esas mağdurun kendisi olduğunu söylüyor. Herkesin haklı olduğu tipik postmodern diyalektike buyurun bakalım. Üstelik birbirleri ile diyalog kuramayan bu iki kadın da ikiz annesi.
Olabilir...İki ikiz annesi kadın birbirleri ile iletişim kurmamayı tercih etmiş olabilirler. Aktivist bir yanı da olan Füsun Demirel, insanoğlunu kapsadığı büyük halkada komşusunu kapsamamaya karar vermiş olabilir. Olamaz ama hadi olsun...
Beni asıl dehşete düşüren, profesör eşinin okur okumaz inandığım sözleri oldu: "Üstümü parçalamaya çalıştılar, sütyenimi koparıp t-shirtimi yırttılar." Anında inandım çünkü bu topraklarda kadının onuruna saldırmak, onursuzluğunu ilan etmek için yüzlerce yıllık bir pratiktir bu. Kadına yönelik recm/linç, belden üstünü çıplak bırakmadan öldürmezdi kadını. Halide Edip'in Vurun Kahpeye'sini hatırlayın. Roma dizisini seyredenler bilir, Julius Ceasar için çarpışan iki kadından biri bu pratikle onursuz bırakılır.
Bu, öğrenilmiş şiddettir. Doğrudan onura yönelik saldırıdır. Affı, bahanesi yoktur. Bu primordiyal şiddeti bugün hala bilen, öğrenen, uygulayan olması düşündürücü bir olgudur.
Ama bir de kadının kadına karşı şiddeti var ki...Affedilir gibi değil...Kadının kadına şiddeti çözülse...Var ya...Bu dünya yıkılır, anında yepyeni bir dünya kurulur.
Kadının şiddeti, özellikle komşu düzeyinde çok çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyor. Komşu düzeyi anlamlıdır; komşu kozmopolitan siyaset teorisinde yaygın bir analojidir. Bireyin ailesine karşı duyduğu merhamet ve gösterdiği anlayışı, komşusuna, mahallesine, şehrine, bölgesine, ülkesine ve tüm dünyaya karşı da duyacağını, göstereceğini varsayar. İçeriden dışarıya doğru büyüyen sevgi, ilgi, umursama, merhamet halkaları yani...Bizde ülke düzeyinde büyük büyük halkalar mevcuttur da komşu düzeyinde nefret, umursamama, şiddet okları bilenmiş durur bir kenarda. Halbuki komşusu ile diyalogunda sorun olanın kozmopolitan teorilerde yeri yoktur.
Bunu neden yazdım? Geçenlerde oyuncu Füsun Demirel ile komşusunun kedi tüyü yüzünden feci bir kavgaya tutuşmuş olduğunu okudum da ondan. Bir profesörün eşi olan komşu, Demirel ve ailesini sitenin standardını düşürmekle suçluyor, Demirel de iftiraya uğradığını, esas mağdurun kendisi olduğunu söylüyor. Herkesin haklı olduğu tipik postmodern diyalektike buyurun bakalım. Üstelik birbirleri ile diyalog kuramayan bu iki kadın da ikiz annesi.
Olabilir...İki ikiz annesi kadın birbirleri ile iletişim kurmamayı tercih etmiş olabilirler. Aktivist bir yanı da olan Füsun Demirel, insanoğlunu kapsadığı büyük halkada komşusunu kapsamamaya karar vermiş olabilir. Olamaz ama hadi olsun...
Beni asıl dehşete düşüren, profesör eşinin okur okumaz inandığım sözleri oldu: "Üstümü parçalamaya çalıştılar, sütyenimi koparıp t-shirtimi yırttılar." Anında inandım çünkü bu topraklarda kadının onuruna saldırmak, onursuzluğunu ilan etmek için yüzlerce yıllık bir pratiktir bu. Kadına yönelik recm/linç, belden üstünü çıplak bırakmadan öldürmezdi kadını. Halide Edip'in Vurun Kahpeye'sini hatırlayın. Roma dizisini seyredenler bilir, Julius Ceasar için çarpışan iki kadından biri bu pratikle onursuz bırakılır.
Bu, öğrenilmiş şiddettir. Doğrudan onura yönelik saldırıdır. Affı, bahanesi yoktur. Bu primordiyal şiddeti bugün hala bilen, öğrenen, uygulayan olması düşündürücü bir olgudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder