Seyrettiğim en iç gıcıklayıcı harikalıktaki dizi sahnelerinden biri, Raising the Bar'da iki erkek arasında geçer. Yardımcılığını yaptığı çetin ceviz kadın hakim, uzlaşmaz ve sert bir insan olarak bilinen erkek hakimle çatışınca bizim eşcinsel kahramanımız, katılmayı çok önemsediği şehir dışındaki bir duruşmaya katılamama olasılığı ile karşı karşıya kalır. Bunun üzerine de uzlaşma sağlamak üzere erkek hakimin kapısını çalar; adam yumuşamayınca da sonunda mecbur kalıp, uzlaşmayı aslında kendi iyiliği için istediğini anlatır. Erkek hakim de "görüyorum ki bir sorunun var ama çözümünü kendi patronundan istemen gerekiyor" deyip yollar karakterimizi.
Biz bu mesele böylece kapandı sanırken sahne değişir; karakterimiz, kadın hakim ve çatışmaya neden olan avukat ve savcı toplantı halindeyken kapı çalar, elinde bir kavanoz Kalamata zeytini ile erkek hakim görünür. Kadın hakimden özür diler, avukatın istediği duruşma saatini kabul eder, zeytini bırakır, çıkar gider. Kadın hakim kazandığını sandığı zaferin tadını çıkarırken biz de, kahramanımızın şaşkınlıktan sevince, sevinçten hınzırlığa doğru kayan yüz ifadesine bakarak "vaay" deriz.
Kimseye eyvallahı olmayan, dediğim dedik, yumuşama olasılığı olmayan bir adamın, hoşlandığı kişinin üzülmesini engellemek için nemesis'inin ayağına gidip, yenilgiyi kabul edip özür dilemesi kadar şaşırtıcı, sarsıcı, gülümseten ve seksi ne olabilir ki! Olayın iki erkek arasında geçiyor olması, verdiği "hissi" değiştirmiyor ve bu sahne, ne zaman tekrarına denk gelsem oturup seyredeceğim sahneler arasındaki yerini alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder