26 Mayıs 2009 Salı

...

Peripatetic hikayeler başladı başlamasına ama onları anlatmadan önce edilmesi gereken bir veda var. Herkesin içinden çok, çok sevdiği, uzaklarda zeytin bahçelerinin orada yaşayan ama kalplerimizi kazanmış bir yeğendi O. Dünya iyisi, dünyanın yükü omuzlarında, kendi dünyasında, yüreği koskocaman... Çok üzüldü, içine attı. Gülmeyi de sevdi, bazen takıldı gevrek gevrek, babası gibi O da sevdi evin çocuklarını kızdırmayı. Çin kurabiyesinden halasına çıkan yazı gibi O da "iyi bir iş çıkardı" bu hayatta. Vedasında bile son bir iyilik etti işte. O'nun vedasına çok üzülen başka diyardaki bir savruk yeğen de barıştı bu sabah teyzesi ile. 

Ne olurdu bir kaç yıl daha geçirseydik bir arada demek boşuna, demek günah.

Mekanın cennet olsun, melekler yoldaşın.        

12 Mayıs 2009 Salı

GİDER AYAK

Ben mevsimin yaza döndüğünü, havaların ısınması, yeşil eriklerin kirazlara yer açmasının yanı sıra bir de Ankara 7. caddedeki balıkçıların terlikçi olmasından anlarım. Ve ne zaman ki balıklar kalkar tezgahlardan, kuvvetli bir kaçıp gitme duygusu uyanır içimde. Sonbaharlarda kendime zaman biçerim: "Bu sene balıkçılar terlikçi olmadan" derim "gitmem gereken yere gideceğim," "bunu yazacağım," "şunu göreceğim," "bak o pantolona gireceğim," "balıkçılar terlikçi olmadan kesin..." 

İşte şimdi, bu sefer, balıklar kalkarken tezgahlardan birer birer, gidiyorum ben. Peripatetic ayaklarım beni önce Philadelphia'ya sonra California'ya götürecek gibi... Yolda görüşür müyüz?