8 Aralık 2012 Cumartesi

KİSSY HALLERİ

Kissy kocaman oldu. Kedi karakteri ve cüssesi olanca ihtişamıyla ortaya çıktı. 4 Nisan'da 2 yaşında olacak. Ondan önce Mart ayında azacak ama toplarından ameliyat olduğu için neden azdığını bilemeyecek yavrucak. Toplardan değil böbrek üstü bezlerinden azarmış ya kediler... Onu dişi sandığım ilk 6 ay boyunca kararlıydım, bir kere doğuracak, sonra ameliyat olacaktı. Ama erkek olduğunu, yakaladığı sineği yemesini engelemek için aniden ensesinden yakalamam suretiyle korkudan verdiği "tepki"den anladığım anın haftasında soluğu veterinerde aldık. Doğallığına yaptığım bu müdahelenin vicdan muhasebesi uzun sürdü, sonunda "ömrü uzadı" argümanına sığındım.



Yavruluğunda çok şirindi ama beni mahvetti. Patisiyle vurup da devirip kırmadığı şey kalmadı. Kendini temizlemeyi bilmiyordu, kumundan kalkıp kendini kucağıma atıyordu. Oynarken heyecanlanıp gaz kaçıryordu. Sınav kağıtlarını okurken hız alıp alıp kağıtların üstüne atlıyordu. Bir kereside cevap anahtarımı tam ortasından yedi. Sonra aklı erdikçe kumunu beğenmedi.  Sentetik olanı tavsiye ettiler önce; koku yok, poposuna yapışıp etrafa dağılmıyor. Ama Kissy istemedi onu, istemediğini anlatmak için de kakasını kum kutusunun içine değil önüne yaptı. Doktora sordum, "vurun kafasına hafifçe birkaç tane, başka türlü öğrenmiyorlar" dedi.  Dayak yemesine rağmen vazgeçmedi, ben de biraz araştırdım; meğerse sentetik kum hem doğaya, hem kediye hem de sahibine zararlıymış. O sentetik kumdan kalkan beyaz toz, kot işçilerinin soluduğu zehirli maddeymiş. Doğal kuma döndük. Bebek pudrası kokulu, topaklanan doğal kum. Çok mutluyduk. Ama bazı zamanlarda yine kum kutusunun önündeki gider ızgarasının üstünde buldum kakasını. Dayağı yedi ama ben yine de düşündüm, "Bu kedi iletişim kurmak istediğinde kakasını dışarı yapıyor. Şimdi ne demek istiyor?" diye. Sonra anladık değiştirilmeye yakın kumu temizlenmekten azalıyor ya, Kissy kumunu hem temiz hem de bol bol istiyor. Dayak yiyeceğini bildiği halde  "kumum hiç azalmasın istiyorum" diyebilmek için yapmış yine o kaka manifestasyonunu.

Kissy'nin diyeceğini diyip sonra "biliyorum dayak yiyeceğim ama iletmek istediğim bu, bunu yapmak zorundaydım" diye bekleyişi hepimize çok şey öğretti aslında. Ne yaptığından eminsen, ucunda dayak da olsa yap! Üstelik banyoya kapatma cezasını da ceza olmaktan çıkaracak ne varsa onu yapıyor. İçeride mutlaka oynayacak bir şey buluyor ve "beni çıkar" diye asla yalvarmıyor. "Cezam neyse yatar çıkarım. Her yer aynı bana" duruşu da öğretici geldi bana. Başıma gelen her bir talihsizliği dünyanın sonu gibi karşılayan ben, bir kediye bakıp cezanın da, mutsuzluğun da bir bakış açısı olabileceğini gördüm.  

Bu aralar doğal kumumuz istediğimiz gibi topaklanıp kokuyu hapsetmiyor. Sonunda torbası 23 liralık organik mısır koçanından kuma geçtim. Tahtalara vuralım, çok çok mutlu. Satıcı bana "İran kedisi değil mi? Çok seçici onlar," dediğinde "Hayır bu temizliğine ve doğal hayata çok düşkün bir tekir kırması, sokak kedisi yavrusu" diyemedim. Babam Kissy'e sokak kedisi dediğimde çok kızıyor, "asil o asil" diyor. Yavruluğundaki kokulu, gazlı hali geçince bir temizlik düşkünü oldu ki sormayın. Saatlerce temizliyor kendini. Patilerinden fışkıran tüylere bakıyorum da Kissy'nin içinde bir yerlerde bir orman kedisi olabilir diyorum.

Yemek konusunda masalara atlamaktan vazgeçti. Kendi mamasının ne olduğunu öğrendi. Yaş mamayı haftada 1 gün yiyebildiğini öğrendi. Bana top atmasını öğrendi; bazen ben ona topu geri attığımda topa gelişine bile vuruyor.

Bir de sokak kapısı açıldığında dışarı kaçmamayı, dünyasının sınırlarını öğrendi. O sınırlar içinde varolması gerektiğini. Bu işte ama, kalbimi kırıyor biraz.