14 Ocak 2012 Cumartesi

ESKİLERDEN: MÜCAP OFLUOĞLU, SADETTİN KAYNAK, ENGİNDE YAVAŞ YAVAŞ

Eskilerden en sevdiğim hikayelerden bir tanesi Öztürk Serengil'in alamet-i farikası olan "yeşşe", "şepke" sözlerinin ilk sahibinin Mücap Ofluoğlu olmasıdır. Tiyatroculuğunun yanı sıra para kazanmak için seslendirme de yapan Ofluoğlu, 60lı yıllardaki Yeşilçam bolluğunda günde bilmemkaç filme konuşmaktan bir gün yorgun düşüp asabı feci bozulunca olanlar olmuş. Kötü adam Öztürk'ü seslendirirken can sıkıntısından bütün a'ları e yapıp etrafındakileri gülme krizine sokarken Öztürk Serengil'e koskoca bir kariyer yaratmış.


Bayıldığım diğer bir hikaye de, şükür ki Türkiye'ye nasip olmuş dahi ikili Sadettin Kaynak ve Vecdi Bingöl'ün Türk Sanat Müziği'nin en güzide örneklerini nasıl su içer, nefes alır gibi zorlamadan, zorlanmadan, zahmetsiz verdikleri. Yine Yeşilçam...Bu sefer müzikal Mısır filmleri istilası var. Konuşmaların üzerine dublaj sorun değil de şarkı söylenen sahneler için baştan şarkı yazılması gerekir. Üstelik Mısırlı oyuncuların ağzını açıp kapamalarına uygun. Bunun üzerine Kaynak ve Bingöl alırlar ellerine metronomu, kalemi... Saya saya, uydura uydura nefis şarkılar yazarlar. Müzeyyen Senar'ın ünlenmesine büyük katkı yapan meşhur Enginde Yavaş Yavaş böylesi bir mesainin ürünü mesela.



Ben bu hikayeleri, görünenin arkasındaki o görünmeyen ama çözüm bulan, olayların akışını değiştirebilen zeki insanları sevdiğim için seviyorum.

11 Ocak 2012 Çarşamba

SİYASİ TARİH DERSLERİ: AMERİKA'DA DEMOKRASİ

Siyasi tarihçi olduğum için elbette ki Amerikan Tarihi'ne aşinayım. Ancak bu dönem American Politics and Foreign Policy dersini vermem gerekince aşina olduklarımı daha detaylı, olmadıklarımı da ilk defa okumak durumunda kaldım. Memnun oldum.

Soğuk Savaş sırasında Nikaragua'daki darbeyi finanse edebilmek için Humeyni rejimine silah satmak (IranContra) gibi dış politika uygulamaları ile Amerikan kurucu babalarının anayasa yazan, o kurumlararası son derece kompleks kontrol ve denge mekanizmalarını kuran dehasını ayrı değerlendirmek gerekiyor.

1 başkanın görev süresi boyunca 2 Temsilciler Meclisi seçimi, 1 senatörün görev süresi boyunca 2 başkanlık seçimi görüyor olması, demokrasinin değil cumhuriyetin nihai hedef olması, kontrol mekanizmaları tarafından denetlenemeyen demokrasinin despotizmden sadece 1 adım mesefede durması detaylı bir okumanın sonunda tekrar gözler önüne seriliyor. Sistem basit değil; çok kademeli, yönlü ve çok seçimli, komiteli.




Dersi hazırlarken de hep okumak istediğim ama bir türlü okumaya fırsat bulamadığım Alexis de Tocqueville'in 1835 tarihli Democracy in America'sını okudum. Eskiyen yanları oluğu kesin. "Amerika'nın felsefesi yoktur" derken William James gibi birinin gelişini öngörememiş mesela. Ama diyor ki "eğer ABD'ye benzeyen bir demokratik cumhuriyet daha önce merkezi idare ile yönetilen bir ülkede kurulursa ve o ülkenin anayasası önceki (merkezi idare) alışkanlıklarının üzerine yeniden yapılırsa, o cumhuriyet Avrupa'nın belki de Asya'nın gördüğü en dayanılmaz despotizm haline dönüşecektir."(s. 123, 1956 basım benimki) Kısacası sistemi özerk kontrol ve denge mekanizmaları ile donatıp çok, çok aşamalı hale getirmeden "ben Amerikan başkanlık sitemini getirmek istiyorum" dediniz mi ver elini "tarihin gördüğü en dayanılmaz despotizm."

ABD Başkanı "dünyanın en güçlü adamı" olabilir ama denge ve kontrol mekanizmaları sayesinde "Amerika'nın en güçlü adamı" değil. O mekanizmalar detay değil, esas.