17 Eylül 2011 Cumartesi
BİR CENAZE NAMAZI SONRASI NOTLAR
12 Eylül 2011 Pazartesi
İTALYA GÜNLÜĞÜ
8 Eylül 2011 Perşembe
ÜLGEN’E MEKTUP YA DA GÖLÜN BAŞINDAKİ ÇOCUK İSTİSMARI
Sevgili Ülgen,
Bilmem söylemiş miydim ama ben arkadaşın en çok kahvaltıya çağıranını severim. O sabah sofranda bir tek kuş sütü eksikti; hazırlamayı unuttuğun o pestilli Gürcü tatlısına da kimse senin kadar hayıflanmadı o yüzden. Sinop’a taşınma telaşına ara verip önümüze koyduğun yeşil erik sosunu, bahçenden topladığın şeftalilerden yaptığın reçeli, bu yazki arkadaşlığını unutmam; sağolasın. Yalnız kahve içmek için sofradan kalkıp koltuklara yerleştiğimizde konuştuklarımızı ise keşke unutabilseydim. Ama zaten unutmamak gerekiyor...
Olayı anlatmaya ilk başladığında öyle istedim ki kadının senin sandığın gibi “hırsızlık yapabilmek için yarım akıllı taklidi yapıp abuk sabuk bir hikaye anlatıyor” olmasını. Dakikalar geçip de kadının çaresizliği ve zavallılığı ile yanında gezdirdiği 8 yaşındaki R.ciğin uğradığı tecavüzün gerçek olduğuna aydığımda yüreğim sıkıştı. Duyduklarımdan hangi birinin daha kahredici olduğu konusunda hala kararsızım: Hasta anasına bakmaya giden kadının bir tanecik kız çocuğunu daha önce üstü örtülen bir tecavüz vakasının geçtiği eve bırakmaktan başka çaresi olmaması mı, çaresiz değil de çocuğunu nasıl koruyacağının cahili olma ihtimali mi, tecavüz edenin akraba olmasından dolayı polise değil de mahalle kuaförüne gidip ondan kadın doğumcu adresi istemesi mi, senin olayın peşine düşüp kuaförde gördüğün ürkek kızı ertesi gün toplu okul fotoğrafındaki gülen çocuk yüzünden teşhis etmen mi...Hepsi değil mi? R’nin devamsızlığı olmayan çalışkan bir öğrenci çıkması, olayın tenhada menhada değil, burnumuzun dibinde geçmesi de, hepsi hepsi çok kahredici.
Sosyal Politika dersini verirken vurguladığım unsurlardan bir tanesi, kadını eğitimden mahrum bırakmanın devletin sosyal politika (özellikle sağlık) harcamalarını arttırmakta olduğuydu. BM İnsani Gelişme Endeksi’ne göre Türkiye’de eğitimli kadın başına düşen ortalama 1 çocuğa karşılık eğitimden mahrum bırakılmış kadın başına 3 çocuk düştüğünü söylemiş miydim o gün? Sana yazdığım bu arkadaş mektubunda hocalık yapmak istemiyorum ama bu da demek oluyor ki çocuğunun ruhsal ve bedensel sağlığını nasıl koruyacağını bilen anne başına 1, bilmeyeni başına 3 çocuk düşüyor.
Kuş gribi salgınının ölümcül olduğu dönemde, unutulmuş köylerimizin birinde cahil bırakılmış bir anne, akşam yemeği için kesilmiş tavuğun ibiğini çocuklarına oynasın diye vermişti de iki çocuk birden kuş gribinden telef olmuştu. Aile değerlerinin bu kadar vurgulandığı bu ülkede, kadınları çocuklarını koruyamayacak kadar cahil ve çaresiz bırakmak nasıl bir sosyal politika uygulamasıdır böyle!
Uzun özün kısası Ülgencim, Sinop’taki yeni hayatınızda mutluluklar, esenlikler diliyorum. Hepimizi ama özellikle bu ülkenin çocuklarını daha güzel günlerin bekliyor olmasını istiyorum. Mevcut durum ve bu konuda hiçbir şey yapamıyor olmak inan çok kalbimi kırıyor.
Akça