30 Temmuz 2012 Pazartesi

EŞİK

Size eşikten sesleniyorum.

Bir adımımı ötesine attığım, öbür adımımı bir türlü diğerinin yanına çekemediğim eşikten...



Hayatının çok büyük bir kısmını -atalarımızın aksi yöndeki öğretilerine rağmen- eşikte geçirmiş biri olarak haddinden fazla kem göz, kötü söz, pis nefes, sebepsiz düşmanlığa maruz kaldım halbuki. Bu nedenle, eşikte dengede durmaya, hava akımından çarpılmamaya çalışan birine bu şekilde, sanki önüne gelen her engeli rüzgar hızıyla aşmış muamelesi yapılmasının, bu kadar nazar eylenmesinin büyük haksızlık olduğunu düşünüyorum.

Zaten eşikte kalmışım, bir de anlamsız, gereksiz, zamansız aksilikler, talihsizlikler, tuhaflıklar nasıl büküyor belimi anlatamam.

Hayallerimi tutkulu anlatmamdan mı kaynaklanıyor yoksa saçlarımı topuz yapmamdan mı bilmiyorum ama hayır; ben hayattaki bütün planları gerçekleşmiş biri değilim; çoğu zaman B planım bile olmadı, öylece kalakaldım ve başıma gelenlerin çoğunu planlamamıştım.

Artık anlayın lütfen.

Ben size eşikten sesleniyorum

20 Temmuz 2012 Cuma

ACUN, MERVE ve ŞİRKET

Acun İmparatorluğu'na bir kız çıktı bir taş attı; bir cam kırdı. Yeni Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde kol gezen imparatorlardan bu imparator, kimseye hiçbir şeyin hesabını vermeden yaşayıp gidiyordu ne güzel. Şimdi ilk defa Şirket'inin hesabını verecek!

Ama o da ne! Ne çok Şirket taraftarı varmış. Herkes emin, kız sevimsiz ya, "kesin ünlü olmak istiyor," "yenilmeyi hazmedemedi işte!" İyi de taşı atıp camı kıran kız sevimsiz diye sorduğu hesap da geçersiz midir gerçekten? Başlattığı bir ani-corporate activism örneği değil midir? Üstelik herkes Şirket'ten yana tavır alırken... Üstelik kız işsiz kalmışken...


Merve Büyüksaraç'ın dediklerine bakılırsa anti-corporate duruş onun işi değil. Ona göre en önemli sorun "olduğu gibi görünmemiş" olmak ve "kötü ve saygısız bir insanmış gibi gösterilmek." Acun Medya'nın kimselere (vergi demiyorum aman) hesap vermeyen bir dev olması ile pek ilgilenmiyor. Yazık! Ama yine de Şirket'in bir camını kırdı mı? Kırdı. Belki dahası gelir sonra.

Doktora sonrası çalışma için UCLA'ye gittiğimde, bir odasını kiraladığım ev sahibim Amazing Race'in Emmy ödüllü editörlerinden biriydi. Programı nasıl edit ettiklerini ondan dinlemiştim. Anladığım; kamuoyunun yarışmacılardan birini daha çok sevmesini/birinden nefret etmesini istiyorlarsa bunu edit yolu ile her seferinde mutlaka başarıyorlardı. Örneğin tek başınıza olduğunuz bir ortamda serçe parmağınızın ucu ile diş etinize masaj yapıyorsunuz. Bambaşka bir ortamda da diğer yarışmacılar, sizin elde kalan son ekmeğin tamamını, kimseye sormadan mideye indirdiğinizden (doğru veya yanlış) bahsediyorlar. Editör eğer sizden nefret edilmesini istiyorsa sizin o pozunuzu, sanki serçe parmaktan kürdan yapmışsınız gibi tam o konuşmanın sonuna, sanki siz o ortamdaymışsınız ve herkes açken o son ekmeği yemekle kalmayıp dişinizde kalanları da serçe parmağınızla temizliyormuşsunuz gibi, şak diye yapıştırıyor. Herkesin itibarsızlaştıran editten şikayetçi olmaya hakkı var. Merve Büyüksaraç bu hakkını kullanmak istiyor. Hakkıdır, kullansın.

Yeter ki anti-corporate olmasa da Şirket'ten hesap sorulsun.